Netflix’in You and Everything Else dizisini bitirdim. 15 bölümlük bu hikaye, Sang-yeon ve Eun-jung’un yollarının dört kez ayrılıp tekrar kesişmesini anlatıyor. Ama bana sorarsanız en başından beri toksik bir arkadaşlıktı bu.
Eun-jung ve Sang-yeon'un yolları ilk ortaokulda kesişti... Eun-jung’un Sang-yeon'a olan duygusu basit bir imrenmeydi. Mutlu aile fotoğrafına, iki banyolu evine, okulda sürekli birinci olmasına, hatta çok sevdiği hocasının Sang-yeon’un annesi oluşuna duyduğu hayranlık masumcaydı. Sang-yeon’unki ise bambaşkaydı. O, Eun-jung’un annesiyle olan bağını, abisiyle daha iyi anlaşmasını, çevresindeki herkes tarafından sevilmesini kaldıramıyordu. İçindeki kıskançlık öfkeye, kine dönüyordu.
İkinci kez karşılaşmaları üniversitede oldu. Sang-yeon, Eun-jung’un sevgilisi Kim Sang-hak’a çok önceden ilgi duymaya başlamıştı. Abisinin ölümüyle, Sang-hak arasında bir bağ olduğunu öğrenince içinde ona karşı tuhaf bir minnet hissetmişti. Daha tanışmadan Sang-hak’ı takip etmeye başlamış, onun için aynı üniversiteye gitmiş, fotoğrafçılık kulübüne katılmıştı. Sonra ne oldu? Kulübün tanışma yemeğinde uzun zamandır görmediği Eun-jung’u gördü ve üstelik platonik aşkı Sang-hak’ın onun sevgilisi olduğunu öğrendi. İşte orada her şey birbirine karıştı.
Kim Sang-hak, Sang-yeon’a abisinin ölümünün arkasındaki gerçek nedeni araştırmasına yardımcı olurken Sang yeon'a karşı bir ilgi oluştu içinde. Aslında aşk duymuyordu; daha çok acıma ve merhametle karışık bir ilgi besliyordu. Bu bile ilişkilerin dengesini alt üst etmeye yetti. Eun-jung durumu fark ettiğinde ilişkisini bitirdi. Sang-hak pişman oldu ama neye yarar? Bir kere aklın kaydı mı, dönüşü olmuyor işte.. ( APTAL KİM SANG HAK!!!!)
Üçüncü kez karşılaşmaları yıllar sonra oldu. Kim Sang-hak yönetmen, kızlar ise yapımcı olmuştu. Bir film projesinde birlikte çalışmak zorunda kaldılar. Yani hayat onları yeniden aynı noktaya getirdi. Ama geçmiş öyle kolay kolay kapanmadı, eski kıskançlıklar iş ortamına bile sızdı. Bu kez mesele sadece kişisel değil, profesyonel hayatlarına da gölge düşüren bir yüzleşmeye dönüştü..
Son karşılaşmaları ise Sang Yeon'un kansere yakalandığının tedavisinin olmadığını öğrendiği zamandı. Dizinin çoğu bölümünde Sang-yeon’a öfke duydum. Hatta onu boğasım geldi diyebilirim. Ama son iki bölümde işler değişti. Kanser olduğunu öğrendiğinde, aslında en çok kendine zarar verdiğini fark etti. Gururu, onu çevresinden koparmış, yalnız bırakmıştı. Ölümün yaklaşmasıyla bu gerçekle yüzleşti. Son anlarında yanında olmak için yine Eun-jung’u seçti. Ama bana göre bu bile bencilceydi. İsviçre’de ötenaziyle hayatına son vermek isterken Eun-jung’un ona eşlik etmesini istedi. Yani yine yükü ona bıraktı..
Dizi boyunca hem nefret ettim hem acıdım Sang-yeon’a. Bazen onu boğmak istedim, bazen de yalnızlığını gördükçe içim burkuldu. İşte bu duygu karmaşası yüzünden etkileyici bir dizi oldu bence. Gerçekten dostluk mu, yoksa kıskançlığın yarattığı bitmeyen bir yarış mıydı izlediğimiz, karar vermek kolay değil. Ama bence dostluk böyle bir şey değil... Eun jung tarafından tek taraflı yaşanan bir dostluktu bu tüm fedakarlıklarıyla..








0 Yorumlar