Shin Hye-sun’un oyunculuğu ise dizinin en büyük artılarından biri. Erkek ruhu taşıyan bir kraliçeyi canlandırırken sergilediği jestler, mimikler ve tavırları o kadar başarılı ki, izlerken gerçekten içinde bir erkeğin ruhu olan bir kadını izlediğini düşünüyor insan. Sarayın aşçı başıyla yemek yarışmaları yapması, atışması, kendi hizmetkarına asılması, kralla her fırsatta saygısız bi üslupla konuşup kovalaması, günümüz terimlerini dile getirdiğinde kralın verdiği tepkiler bunlar izlemesi oldukça keyifli sahnelerden birkaçıydı. Kraliçenin saraydaki tuhaf davranışları güldürürken, dönemin politik entrikaları da diziyi daha derin ve sürükleyici hale getiriyor.
Dizi, yavaş yavaş gelişen romantizmiyle de sizi kendine çekiyor. Kraliçe ve Kral arasındaki ilişki, başta mesafeli ve karmaşık olsa da zamanla samimi ve dokunaklı bir hal alıyor. Özellikle Kral’ın göründüğü gibi zayıf bir hükümdar olmadığını keşfetmek, hikayeye farklı bir boyut katıyor.
Son bölümlere doğru dram ağırlıklı bölümler karşımıza çıkıyor. Ama olay akış örgüsü izlerken sizi sıkmıyor, keyif alarak bitiyorsunuz diziyi. Bazı dizilerin 20 bölüm olması beni boğar, izlemeye elim gitmez. Ama Mr. Queen i izlemeye başladığımda 20 bölüm su gibi aktı gitti. Nasıl bitti anlamadım🤗
Zaman yolculuğu temalı dizileri seviyorsanız ve Mr. Queen'i izlemediyseniz mutlaka başlamalısınız!💓
0 Yorumlar