Yedinci Gün | Gömülmeyenlerin Ülkesi

 




Ölümden sonra başlar her şey. Yu Hua’nın kelimeleriyle, yaşarken sahip olamadıklarını ölümden sonra da bulamayanların hikayesi bu. Yedinci Gün, mezarı olmayanların, ardından yas tutan kimsesi kalmayanların, sessizce unutulanların romanı. Sessiz, ama çok derin.

Yang Fei, öldüğünde bedeni bulunamamış biri olarak dolaşıyor sokaklarda. Ne bir mezarı var, ne bir vedası. Yaşarken de öyle değil miydi zaten? Arada kalmış, unutulmuş, hayatta hep sessiz bir köşeye itilmiş biri. Ama en çok da sevgiyle yoğrulmuş bir çocukluk anısı. Onu bulan, ona bir isim veren, her şeyden önce bir kimlik sunan üvey babası… işte kitabın kalbine dokunan yer orası. O merhametli adamın sevgisi. Kısa süreli de olsa Yang Fei’yi terk etmiş olmanın yaratmış olduğu ve yıllar geçse de peşini bırakmadığı pişmanlık. Boğazda düğümlenen cümleler gibi. Yu Hua’nın kalemi, acıyı büyük laflarla değil, sessizlikle anlatıyor. İnsanların konuşmadığı, unuttuğu, görmezden geldiği yerlerde geziyor. Dolaşan ruhlar arasında bir köprü kuruyor bize. Ölümle yaşam arasındaki o görünmez çizgide, insan neyle karşılaşır? Ne kadar yük taşır yanında? Toplumun dışına itilmiş insanların, evsizlerin, işçilerin, sessizce ölenlerin bir araya geldiği bir yer var kitapta. Orada kimse yüksek sesle konuşmuyor ama her biri ayrı bir çığlık. Kimsesizlik, ölüme bile izinsiz gelen bir duygu. Mezar taşı bile olmayanların ardından kimse dua etmez çünkü kimse onları hatırlamaz. Yavaş akan bir nehir gibi anlatıyor Yu Hua. Her bir sayfa biraz daha ağır, biraz daha derin. Ve her bir satır, kalbin en savunmasız yerine dokunuyor. Yedinci Gün, sadece ölümün değil, yaşarken nasıl ölüme terk edildiğimizin de hikayesi. Unutulmuşluğun, pişmanlığın, ama en çok da insanca bir dokunuşun romanı.

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Son Yayınlanan

Our Unwritten Seoul | Kalbimin En Sessiz Köşelerine Dokunan Bir Hikaye