Sözleşmeli evlilik temalı dizileri seven biri olarak Would You Marry Me? benim için oldukça umut vadeden bir başlangıç yaptı. İlk dört–beş bölümdeki akıcılık, karakterlerin tanıtılışı ve hikayenin tempo açısından tatlı bir çizgide ilerlemesi beni heyecanlandırmıştı. Genelde bu tür dizilerde tatlı atışmalar, minik sürtüşmeler, romantik çekişmeler görmeye alışığız. Ancak bu dizide bunların neredeyse hiçbiri yoktu.
Dizinin Konusu: 90 Günlük, Yüksek Riskli Bir Sahte Evlilik
Dizi, oldukça ilginç bir temel üzerine kurulu. Bir kadın ve bir erkek, lüks bir yeni evli villası kazanmak için 90 günlük sahte bir evliliğe girişiyor. Kadının hayatı dağılıyor: nişanlısı tarafından aldatılıyor, aynı zamanda sahte kontratlarla dolandırıldığı için evsiz kalma tehlikesiyle yüzleşiyor. Bu sırada karşısına yeni evlilere verilen prestijli bir ev fırsatı çıkıyor. Ancak evi alabilmesi için gerçekten evliymiş gibi görünmesi şart.
Bu noktada erkek karakter devreye giriyor. Kendi ailesinin baskıları ve geçmiş yaralarıyla boğuşan, kontrollü ve mesafeli bir adam… Kadınla yolları, bu 90 günlük sahte birliktelik fikriyle kesişiyor. İkili, ev ödülünü kazanmak için birlikte yaşamaya, birlikte rol yapmaya ve hayatlarını kısa süreliğine de olsa birleştirmeye karar veriyor.
Kağıt üzerinde kurulan bu “evlilik”, zamanla duygusal sınırları bulanıklaştırmaya başlıyor. Komik, gergin ve romantik anlar iç içe geçiyor. Teoride çok güçlü bir formül, başlangıçta da oldukça merak uyandırıcı.
İyi Başlayan İlk Beş Bölüm… ve Sonrası
Dizinin ilk 5 bölümünü gönül rahatlığıyla “iyiydi” kategorisine koyabilirim. Ne yazık ki geri kalan kısım için aynı şeyi söylemek zor. Hikaye giderek ortalama bir çizgiye, hatta vasat bir anlatıma kaydı. Öyle ki son iki bölümü 2x hızda izlememe rağmen bazı sahneleri ileri sararak bitirdim. Final bölümleri heyecan değil, bir an önce bitsin duygusu veriyorsa orada bir şeylerin ters gittiğini anlıyorsunuz.
Çift Kimyası: Var Gibi, Yok Gibi
Dizinin başında çifti yakıştırdığımı söylemeliyim. Fragmanlarda, posterde, ilk sahnelerde güzel bir potansiyel vardı. Fakat dizi içinde çift olarak karşıma çıktıklarında aynı enerjiyi bir türlü alamadım. Özellikle So Min'in canlandırdığı karakter aşkını bana geçiremedi. Ben de aksine soğuk ve zaman zaman yapmacık bir etki bıraktı. O “romantik dizi kimyası” dediğimiz o kıvılcım bir türlü oluşmadı, oluştuğunda da bana geçmedi.
Yan Karakterler Daha mı İyiydi? Kesinlikle Evet.
Burada itiraf edeyim: Ben yan karakterleri ana çiftten çok daha ilgi çekici buldum.
Özellikle Bae Na-Ra… Bu dizide gerçekten parladı. Sahneye girdiği her an hem enerjiyi yükseltti hem de diziye tazelik kattı.
Shin Seul-Ki ile olan uyumları ise bence ana çiftinkinden daha iyiydi. Onları sevgili olarak görmememize rağmen hem de! Hem doğal, hem tatlı, hem de izlerken “evet ya, bunlar olmuş” dedirten bir enerjileri vardı.
Bu arada Bae Na ra'ya ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Kendisine hep kötü ya da karanlık roller veriyorlar, ama bu dizide gösterdiği o romcom tadındaki tatlı havayı görünce dedim ki:
“Bu çocuğa acilen bir romcom dizisi çekilmeli!”
Gerçekten romantik komediye cuk oturacak bir enerjisi ve gülüşü var.
Absürd Yan Hikaye: Seri Katile Bağlayan Enişte
Ve gelelim dizinin en tuhaf kısmına: seri katile bağlamış enişte.
Gerçekten, geleni gideni harcamış ama kimsenin yıllarca fark etmediği bir karakter… İzlerken “Bu ne şimdi?” diye durup düşünmek zorunda kaldım. Tonu tamamen bozuyor, dizinin gerçeklik algısını zedeliyor ve hikayeye hiç yakışmayan bir ağırlık katıyordu. Absürd mü, komik mi, dramatik mi olmak istediğini kendi bile anlayamamış bir yan hikaye…
Sonuç: Hayal Kırıklığı Listemdeki Yeni Üye
Would You Marry Me?, başlangıcındaki vaatlerini yerine getiremeyen dizilerden biri oldu benim için. Güzel başlayıp hızla düşüşe geçen, güçlü başrol oyuncuların harcandığı bir iş olarak bitti.. Vasat senaryoya iyi oyuncu ne yapabilir ki...
Kısacası, benim “hayal kırıklığı yaratan diziler” listemdeki yerini aldı bile..
0 Yorumlar