"A Hundred Memories" Dizi Yorumu: Retro Ruhu, Yakıcı Dostluğu ve O Gıcık Aşk Üçgeni – Neden Bırakamadım


"A Hundred Memories" dizisine başladığım an, dürüst olmalıyım, içimi bir gıcıklanma aldı. Çünkü hemen öncesinde "You and Everything Else"in o iki yakın kız arkadaşın aynı erkeğe olan aşk dramını yeni bitirmiştim. Ekranda yine iki can dostu, Yeong-rye ve Seo Jong-hui, ve hayatlarına girip dostluklarını sınayacak o erkeğin geleceğini bilmek sinirimi bozdu. "Yine mi aynı hikaye?" dedim.

Ama dizi beni ilk sahneden yakaladı ve bir daha bırakmadı.






1980'ler Seul'ünün Büyüsü ve Dostluğun Sıcacık Havası

Bu dizinin beni en çok etkileyen yönü ne biliyor musunuz? Ambians!

1980’ler Seul’ünün o retro ruhu, o otobüs kondüktörlerinin hayat mücadelesi, gençliğin masumiyeti... Kostümler, müzikler, arka sokaklar... Her şey o kadar özenle ve güzel yansıtılmış ki, izlerken zamanda yolculuk yapıyor ve adeta o döneme hayran kalıyorsunuz.

Dizinin kalbi ise bu iki kızın dostluğu. Her konuda birbirlerini desteklemeleri, zor anlarda hemen yan yana olmaları... O bağ, o kadar şahaneydi ki!




Beyaz Işık Zümresindeki Adam: Han Jae-pil

Hikayenin kırılma noktası, masum kahramanımız Yeong-rye'nin, otobüsten kaçan bir öğrenciyle boğuşurken zor durumda kaldığı an geldi. Ve orada, adeta bir "beyaz ışık zümresi" içinde, o kaderin adamı beliriyor: Han Jae-pil.

Yeong-rye'nin oracıkta aşık olması, sonra sinema salonundaki ikinci karşılaşmaları, ardından liseli kılığına girip gittikleri kör randevu... Her şey o kadar romantik ve kaderci ilerledi ki!

Ancak o kör randevu, hikayenin yönünü değiştiren acı tatlı bir kırılma noktası oldu. Young-rye'nin kalbi deli gibi çarparken, Han Jae-pil'in kalbi de çarpıyordu... Ama ne yazık ki en yakın arkadaşı Seo Jong-hui için.

Fedakarlık, Aşk ve O Büyük "Aptallık"



Jong-hui de Han Jae-pil’den hoşlanınca, bizim masum, cefakar Yeong-rye, arkadaşı mutlu olsun diye kendi aşkını içine gömüyor. Bu fedakarlığa hayran oldum, ancak burada beni sinir eden bir nokta var:

Bu kadar yakın arkadaşken, Seo Jong-hui nasıl olur da Yeong-rye'nin hareketlerinden, bakışlarından bu büyük aşkı anlamaz?

Han Jae-pil'in en yakın arkadaşı Ma Sang-cheol bile durumu fark etmişken, Jong-hui'nin kör olması gerçekten can sıkıcıydı. Ma Sang-cheol durumu ona söyleyene kadar anlamaması, o dostluğun derinliğiyle çelişiyor gibi geldi. Neyse ki Jong-hui kendini geri çekti.  Yaşanan bazı tatsız olaylar sonrasında kaçmak zorunda kaldı.

Yedi Yıllık Boşluk ve Yavaş Gelişen Aşkın Dramı




Yıllar sonrasına geldiğimizde, Yeong-rye ve Han Jae-pil'in harika anlaşan iki dost olduğunu görüyoruz. Ama o içten içe yanan kor: Yeong-rye hala aşık, aradan 7 koca yıl geçmiş ama itiraf edememiş.

Beni sinir eden ikinci büyük nokta da buydu: Han Jae-pil'in 7 yılda, Yeong-rye'nin hayatındaki yerinin bir arkadaşlık mı yoksa aşk mı olduğunu anlayamaması!

Evet, bazı aşklar ilk görüşte başlar. Ama bir de tanıdıkça gelişen, büyüyen aşklar vardır. Han Jae-pil’in Yeong-rye’ye olan duyguları bu şekilde gelişti; Young-rye’nin hayatındaki vazgeçilmez desteği, çabası ve fedakarlığı sayesinde. Bu kadar geç uyanması, Young-rye’nin onca yılını alıp götürdü.

Neyse ki, kayıp prensesimiz Jong-hui'nin geri dönüşüyle bu belirsizlik son buluyor. Yeong-rye bu sefer aşkına sahip çıkıyor ve nihayet adil bir savaşın galibi o oluyor! Bu dönüşüm, benim için en tatmin edici kısımdı.

O Uzun Bacaklı Ajusshi: Jung-hyun’un Sessiz Aşkı






Hikayenin en fedakar, en sessiz karakteri ise tabii ki Jung-hyun. Yeong-rye’nin abisinin arkadaşı olan o uzun bacaklı ajusshi... Yeong-rye'ye olan aşkı o kadar derindi ki!



Ben o kadar çok ikisi olsun istedim ki! O kadar uzun zamandır, o kadar sadıkça bekledi ki... Ama olmadı. Bu hikayenin gerçekten yanan, gönlü kırık kahramanı o oldu. Kalbimiz onunla beraber kırıldı.

Sonsöz: Gerçekçi Olmayan Mutlu Son🙅




Finalde ise, tüm bu kaotik aşk üçgenlerinin ve acıların üstüne, başrollerimiz (eski halleriyle) mutlu mesut arkadaşlıklarına devam ediyorlar.

Beni sinir eden üçüncü ve son şey de buydu! Gerçek hayatta böyle bir şey asla olmaz. Birisi incinir, birisi susar, birisi gider... Birlikte deniz havası alıp eski günlerdeki gibi vakit geçirmek, yaşananları hafife almak gibiydi.

Ama yine de... Retro atmosferi, oyunculuklar ve Young-rye’nin nihayet hak ettiği aşkı alması, diziyi bırakılamaz kılan unsurlardı.


Jung-hyun için bir yas tutma köşesi açalım mı ya? Benim aklım ve kalbim uzun bacaklı ajusshiyle kaldı :(

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Son Yayınlanan

🎬 Zamanın Ötesinde Bir Aşk Hikayesi: Il Mare (2000) Film Yorumu