Dear Hyeri




Milyonlarca dizi arasından sıyrılıp ay gibi parlayan bir senaryo: Dear Hyeri. 12 bölüm boyunca klişelerden uzak, her sahnesiyle merak uyandıran ve kalbinizin en derin köşelerine dokunabilecek bir dizi.


Kardeşinin ortadan kaybolması ve uzun süredir devam eden ilişkisinin sona ermesiyle, dissosiyatif kişilik bozukluğu ile mücadele eden bir kadının hikayesini izliyoruz. Başrolümüz Eun-ho, yıllardır spikerlik kariyerinde hak ettiği başarıyı yakalayamamış, hayata karşı yorgun ama içinde umut barındıran bir kadın. Fakat onun diğer kişiliği, kaybolan kız kardeşi Hyeri… Aynı bedende iki farklı ruh, iki farklı geçmiş ve iki farklı gelecek… Üstüne bir de bu iki kişiliğin aşkla yollarının kesişmesi eklenince, dizi sadece bir psikolojik dramdan öteye geçiyor ve izleyiciye derin bir sorgulama alanı açıyor.





Dizi, yalnızca Eun-ho’nun yaşadığı psikolojik savaşları değil, çevresindeki insanların da iç dünyasını tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor. Jung Hyun-oh ve Kang Joo-yeon’un karakterleri, aslında hepimizin hayatta yüzleştiği içsel çatışmaların birer yansıması. Hepimizin unutmak istediği mutsuzlukları, içimize gömmeye çalıştığımız acıları var. Kimileri bu travmalarla baş etmeyi öğrenirken, kimileri ise onlarla yaşamayı kabullenmek zorunda kalıyor. Dear Hyeri, bu gerçekliği tokat gibi yüzümüze vururken, iyileşmenin mümkün olduğunu da hatırlatıyor. Çünkü sevmek, sevilmek ve kabul edilmek bazen en güçlü tedavi yöntemi olabilir.


Ve tabii ki gelelim ikinci adam travmasına! SPOİLER✌🏻



Kang Joo-yeon karakteri, izleyicinin kalbinde derin bir iz bırakan ve büyük bir “Keşke…” dedirten isimlerden biri oldu. O kadar içten, o kadar sevilesi ki… Senariste içten içe “E be senarist, bu çocuğa bu kader mi reva?” diye sitem etmeden edemiyoruz. Ama kabul etmek gerekir ki, Kang Joo-yeon karakterinin kalpten hissedilmesini sağlayan tam da bu ‘ulaşılamayan sevda’ hissi oldu. Belki de dizi boyunca en çok ona üzüldük, en çok onu sevdik ve en çok onun mutlu olmasını istedik. Ama dizi bize öğretiyor ki bazen gerçek hayatta da mutlu sonlar herkese yazılmıyor…



Yine de son sahnelerde verilen küçük ipuçları, Kang Joo-yeon’un spiker arkadaşı Baek Hye-yeon ile bir umut ışığı yakalamasını sağlıyor ve belki de içimizi bir nebze olsun ferahlatıyor. Ama içten içe biliyoruz ki, “üzümlü kekim” Kang Joo-yeon, daha fazlasını hak ediyordu.


Sonuç olarak, Dear Hyeri, yalnızca bir aşk hikayesi değil, kendini keşfetmenin, travmalarla yüzleşmenin ve hayata yeniden tutunmanın öyküsü. İzleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler dilerim, eminim ki siz de izlerken kendi hikayenizden bir şeyler bulacaksınız!

 

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Kore dizilerine ilgi duyuyorum, bloğunuza denk geldim, ilgiyle takip ediyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginiz için teşekkürler... takipte kalın. sevgiler.

      Sil

Son Yayınlanan

Our Unwritten Seoul | Kalbimin En Sessiz Köşelerine Dokunan Bir Hikaye