Kusursuzluğun Kusuru


İnsan yaş aldıkça neden yalnızlaşır? Ve neden bu yalnızlığı giderek daha çok sever? Belki de zamanla insanların gürültüsünden kaçmayı öğreniyoruz. Gençken aradığımız kalabalık, yaş aldıkça bir yük gibi gelmeye başlıyor. İnsan ilişkilerinin iç yüzünü gördükçe, yüzeysel sözler ve yarım kalmış bağlar arasında yoruluyoruz.


Kusursuzluk… Herkesin bir kusursuzluk takıntısı var. Oysa insanı insan yapan, tam da o kusurları değil mi? Kiminle konuşsam en düşünceli o, en vicdanlı o, en iyi o. E hepiniz böyleyseniz, kim bunca kırgın kalbin sorumlusu? Bu ikiyüzlülük ne ara moda oldu? İnsanlar artık sadece yemek, içmek ya da gezmekle değil; karakterleriyle bile gösteriş yapar hale geldi. En iyi insan olma yarışı başlattık hep birlikte. Birilerini aptal yerine koymaya çalışırken kendi aptallıklarımızı saklayamaz olduk. Gerçek olmayan her şey, bir delikten sızan ışık misali bir yolunu bulup elbet çıkıyor ortaya... 

Bu sahte iyilik maskeleri… Kalbimi, ruhumu yoruyor.


Böyle bir dünyada umut ne işe yarar? Elle tutamadığımız, gözle göremediğimiz, dokunamadığımız ama bir şekilde hissettiğimiz o şey… Umut yaşayan herkes için var mı gerçekten? Yoksa sadece bazıları mı taşır onu içinde? Kendimi hep en dip senaryoları yazarken buluyorum. Ama yine de bir yerlerde, minicik bir umut taşıyorum. Nokta kadar belki… ama var. Ve bazen, o küçücük şeye öyle büyük bir şükür duyuyorum ki… “Ya onu da kaybetseydim?”



İmkansızlıklar bu kadar yorucuyken insanın istekleri neden bitmiyor? En çok buna şaşırıyorum. Her şeyin yükünü taşıyan bir ruh bile hala bir şeyler istiyor. Merak ediyorum bazen, her şeye sahip olan bir insan da bir şeylerden yakınıyor mudur? Cevabı biliyorum aslında: Evet, yakınıyordur. Çünkü insan, sahip olduklarının değerini unuttukça mutsuz olur. İçimizdeki boşluk, ne zenginlikle ne başarıyla ne de övgüyle tam olarak dolmaz. Hep başka bir eksiklik, başka bir arayış çıkar karşımıza.



Belki de gerçek huzur, eksiklerle barışmakta; kusurların içinde kendimizi sevebilmekte ve minicik bir umudu yüreğimizde taşıyabilmekte saklıdır. Herkesin en iyi olduğu bu çağda, insanın kendi olmaya cesaret etmesi başlı başına bir direniş aslında. Belki de en güzel umut, içimizde saklı kalan o kırılgan ama pes etmeyen yanımızdır. 

İçindeki direnişi her daim canlı tutanlara

05.04.25

12.57


Yorum Gönder

0 Yorumlar

Son Yayınlanan

Our Unwritten Seoul | Kalbimin En Sessiz Köşelerine Dokunan Bir Hikaye